GADDAR Bir yaz günü çocuklar dere kenarında oynuyorlardı. İçlerinde Gaffar adında biri vardı. Hayvanlara yaptığı işkenceler yüzünden çocuklar ona Gaddar lakabını takmışlardı. Gaffar daha yeni ve canlı bir oyun oynanmasını istiyor; fakat teklif edilen oyunların hiç birini beğenmiyordu.
Kendisi gibi düşünen iki üç arkadaşını bir köşeye çekti. Onlarla başbaşa vererek konuştuktan sonra, eğlenceli bir oyun bulduklarını söyledi.
Diğer çocuklar bu yeni oyunu merak ediyorlardı.
Gaffar ve arkadaşları kasabaya yeni taşındıkları için henüz yüzmeyi bilmeyen Ali’nin yanına sinsice yaklaştılar. Sonra zavallıyı kolundan, bacağından yakalayarak dereye fırlattılar.
Büyük bir paniğe kapılan Ali, kulaç atmak icin bir iki defa çırpındı; fakat yüzemedi. Suya batıp çıkmaya başla dı. 0 imdat diye bağırıp çırpındıkça Gaffar ve arkadaşları kahkahalarla gülüyorlardı.
Çocuklardan biri çabucak soyunmaya başladı. Bu Ismail idi. Cesur bir çocuk olduğu için Gaffar’a sadece o karşı koyabilirdi. Ali’ye yapılan fenalığı görür görmez isyan etmişti. Dereye atlamasıyla Ali’yi kenara çıkarması bir iki dakika sürdü.
Diğer çocuklar İsmail’i kutladılar. Oradan geçmekte olan biri, olup bitenleri görmüştü. İyi giyimli ve güzel yüzlü bu adam Ismail’in başını okşadıktan sonra dedi ki:
- Yavrum, sen Peygember Efendimizin buyurduğunu yaptın. Allah senden razı olsun. Efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:
CAHİL CESUR OLUR
Köylünün biri, sığırını ahıra bağladı. Gece bir aslan geldi, sığırı yedi, onun yerine oturdu.
Köylü sığırını merak etmişti, onu yoklamak istedi geceleyin ahıra gitti. Sığırını zannederek arslanın vucudunu okşuyor, sırtını kaşıyordu.
Arslan, karnı tok olduğu için sesini çıkarmıyor, köylü için de şöyle düşünüyordu:
- “Eğer hava fazla aydınlık olsaydı, bu adamın korkudan ödü kopardı. Beni böyle küstahça kaşıması, gece vakti kendi sığırı sanmasındandır.” |